14-06-2018, Saat: 02:18
İkindi Namazının Vakti: İkindi namazı vaktinin başlangıcı, öğlen namazı vaktinin sona ermesine bağlı olduğu için, öğle namazının sona ermesi konusundaki görüş ayrılığı ikindi vaktinin başlamasına da yansımıştır. Dolayısıyla Ebû Yûsu ile İmam Muhammet ve diğer mezhep imamlarına göre öğle vakti her şeyin gölgesi 'fey-i zeval' hariç kendisinin bir misli olduğu zaman biter ve ikindi namazının vakti başlar. Buna asr-ı evvel (ikindi namazının ilk vakti) denir. Ebû Hanife'ye göre ise öğle vaktinin bitişi her şeyin gölgesi 'fey-i zeval' hariç kendisinin iki misli olduğu zaman biten ve ikindi namazının vakti başlar. Buna asr-ı sânî (ikindi namazının ikinci vakti) denir.
Hanefî mezhebine göre güneş batıncaya kadar devam eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Kim ki ikindi namazından bir rekâta güneş batmadan yetişirse ikindi namazına yetişmiş olur" (Muvatta, Salât, 35; Ahmed, Müsned, XVI, 37, 9954) buyurmuştur.
Şâfîî mezhebine göre ikindi namazının vakti, kendi içinde 'ihtiyarî vakit ve 'zaruri vakit' olmak üzere iki kısma ayrılır: Her şeyin gölgesi iki misline çıktığı zamana kadar ihtiyari vakittir. Bir özür yok iken bu ihtiyari vakti geçirmek caiz değildir. Zaruri vakit ise bundan sonra güneşin batmasına kadarki vakittir. Güneşin batışından önce bir rekât da olsa kılabilen kimse ikindi namazını kılmış olur (Nevevî, el-Mecmû', III, 28; İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 418-420).
Hanefî mezhebine göre güneş batıncaya kadar devam eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Kim ki ikindi namazından bir rekâta güneş batmadan yetişirse ikindi namazına yetişmiş olur" (Muvatta, Salât, 35; Ahmed, Müsned, XVI, 37, 9954) buyurmuştur.
Şâfîî mezhebine göre ikindi namazının vakti, kendi içinde 'ihtiyarî vakit ve 'zaruri vakit' olmak üzere iki kısma ayrılır: Her şeyin gölgesi iki misline çıktığı zamana kadar ihtiyari vakittir. Bir özür yok iken bu ihtiyari vakti geçirmek caiz değildir. Zaruri vakit ise bundan sonra güneşin batmasına kadarki vakittir. Güneşin batışından önce bir rekât da olsa kılabilen kimse ikindi namazını kılmış olur (Nevevî, el-Mecmû', III, 28; İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 418-420).