20-06-2020, Saat: 18:59
Müslümanın, din kardeşi üzerinde, malda, nefsde (şahsında), dilde, kalbde$ kusurlarını affetmek, hayır duada bulunmak, samimi ve vefalı olmak, ona zahmet ve meşakkat vermemek gibi birtakım hakları vardır. Malı üzerinde olan hakkı üç kısımdır:
En aşağı derecesi, malının fazlasından onun ihtiyaçlarını görmektir.
Orta derecesi, malında tasarrufta onu kendisiyle müsavi tutmaktır. Zira kardeşlik, ortaklığı aynı seviyede olmayı icab eder.
Üstün derecesi ise kardeşini kendine tercih etmekdir ki bu, derecelerin en büyüklerindendir.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: mendub.com "Arkadaşlık eden iki kişiden Allâh'a daha sevimli olanı, arkadaşına karşı muamelesi daha müşfik olandır."
Nefsi (şahsı) üzerindeki nakkı, ihtiyacı olduğunda bizzat onun yardımına koşmak ve o istemeden kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Dildeki hakkı, kardeşinin hoşlanmadığı bir şeyi yüzüne vurmamak ve -hududu aşmadan- hoşlanacağı şeyleri söylemektir. Enes (r.a.) "Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hiç kimsenin yüzüne hoşlanmadığı bir sözü vurmazdı."
Kalpteki hakkı ise kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmek, sırlarını saklamak, ayıplarını örtmek, hatalarını affetmek, ona vefalı olmak ve sevgisinde samimi olmaktır.
İnsanların kalbi, sırların kalbidir. Ahmağın kalbi dilindedir, akıllının dili kalbindedir.
Kardeşlikte vefalı ve ihlaslı olmak, arkadaşının ölümüne kadar, ölümünden sonra da onun evladına ve arkadaşlarına alaka ve sevginin devamı ile olur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) yaşlı bir kadına ikramda bulundu ve mendub.com "O, Hadice hayatta iken bize gelirdi." buyurdu. Ahde vefa imandandır. Mü'mine layık olan, daima faziletleri kendisinde değil kardeşlerinde görmesidir. Manidar bir beyt (tercümesi):
Tevazuunu, ahmaklığına değil, faziletine sayanlara karşı mütevazı ol,
Dostlarına karşı, fazileti daima kendinde görenlerden de uzak ol."
En aşağı derecesi, malının fazlasından onun ihtiyaçlarını görmektir.
Orta derecesi, malında tasarrufta onu kendisiyle müsavi tutmaktır. Zira kardeşlik, ortaklığı aynı seviyede olmayı icab eder.
Üstün derecesi ise kardeşini kendine tercih etmekdir ki bu, derecelerin en büyüklerindendir.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: mendub.com "Arkadaşlık eden iki kişiden Allâh'a daha sevimli olanı, arkadaşına karşı muamelesi daha müşfik olandır."
Nefsi (şahsı) üzerindeki nakkı, ihtiyacı olduğunda bizzat onun yardımına koşmak ve o istemeden kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Dildeki hakkı, kardeşinin hoşlanmadığı bir şeyi yüzüne vurmamak ve -hududu aşmadan- hoşlanacağı şeyleri söylemektir. Enes (r.a.) "Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hiç kimsenin yüzüne hoşlanmadığı bir sözü vurmazdı."
Kalpteki hakkı ise kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmek, sırlarını saklamak, ayıplarını örtmek, hatalarını affetmek, ona vefalı olmak ve sevgisinde samimi olmaktır.
İnsanların kalbi, sırların kalbidir. Ahmağın kalbi dilindedir, akıllının dili kalbindedir.
Kardeşlikte vefalı ve ihlaslı olmak, arkadaşının ölümüne kadar, ölümünden sonra da onun evladına ve arkadaşlarına alaka ve sevginin devamı ile olur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) yaşlı bir kadına ikramda bulundu ve mendub.com "O, Hadice hayatta iken bize gelirdi." buyurdu. Ahde vefa imandandır. Mü'mine layık olan, daima faziletleri kendisinde değil kardeşlerinde görmesidir. Manidar bir beyt (tercümesi):
Tevazuunu, ahmaklığına değil, faziletine sayanlara karşı mütevazı ol,
Dostlarına karşı, fazileti daima kendinde görenlerden de uzak ol."