21-02-2020, Saat: 20:32
İsrâf : kıymetli bir şeyi helak etmek, mu'teber bir fayda olmaksızın harcamak ve herhangi bir işte ölçüyü aşmaktır.
mendub.com İsrâfın, saçıp savurmak diye tabir edilen aşırısına tebzir denir. İsrâf, kötü bir huy, kalbi bir hastalık olup haramdır.
Kur'ân-ı kerim'de mendub.com "... Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Şüpha yok ki, o (Allâh) israf edenleri sevmez." (A'raf suresi, ayet 31) ve "Akrabaya hakkını ver, düşküne de parasız kalmış yolcuya da ver, tebzir etme (saçıp savurma). Şüphe yokk ki tebzirde bulunan (mallarını saçıp savuran)lar şiytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine çok nankördür." (ibra suresi, ayet 26-27) buyurulmuştur.
İsrâf, fertlerin ve cemiyetlerin yıkılmasının sebeplerindendir. İsrâfın zıddı iktisattır. Yemek, içmek, giyinip gezmek gibi işlerde belli ölçüyü aşmamaktır.
Vakit isrâfının en kötüsü onu harama harcamaktır veya kahvehanede oturmak gibi boş ve faydasız işlerle vakit geçirmektir.
Bir kişinin, 'Kendisi ve çoluk çocuğunun nafakası, ihtiyacı için helal yoldan çalışıp kazanması ve fazlasından zekat ve sadak vermesi Allâh'ın emridir, rızasına sebebdir.' niyetiyle çalışması ibadet olur, ibadet sevabı alır.
İsraf, hırsı intac eder. Hırsın neticelerinden biri kanaasizliktir. Kanaatsizlik ise sa'ye,, çalışmaya şevki kırar. Şükür yerine şekva ettirir, tembelliğe atar. Ve meşru, külfetsiz bir malı arar. Ve o yolda izzetini, belki haysiyetini feda eder. Bir neticesi de haybet ve hasrettir. "Hırs, hasaret ve muvaffakiyetsizliğin sebebidir."
Hırs ve kanaatin tesiratı, zihayet aleminde gayet geniş bir düstur ile cereyan ediyor. Ezcümle: Rızka muhtaç gıtri kanaatleri, onların rızkını onlara koşturduğu gibi; hayvanatın hırs ile meşakkat ve noksaniyet içinde rızka koşmaları, hırsın büyük zararını ve kanaatin azim menfaatini gösterir. Hem Yahudi milleti hırsı ile, riba ile, hile dolabı ile rızıklarını zilletli ve sefaletli, gayr-ı meşru ve ancak yaşayacak kadar rızıklarını bulması ve sahranişinlerin (yani bedevilerin) kanaatkarane ve vaziyetleri, izzetle yaşaması vekafi rızkı bulması; yine mezkur davamızı kat'i isbat eder. (Risale-i Nur Külliyatı'ndan)
Yüce Allâh Kur'ân da, mendub.com "Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez." (A'râf, 7/31), "Onlar harcadıkları zaman ne savurganlığa saparlar, ne de cimirilk ederler. Harcamaları, bu ikisinin arasında dengeli olur" (Furkân, 25/67) ayetleriyle verdiği maddî-manevî nimetlerden faydalanırken orta yolu emretmektedir. Çünkü harcamalarda, ne israf ve ne de cimrilik olmayan orta yol en uygun olanıdır. Böylece tabiattaki denge korunacak, toplumlar nimet ve rızıklarından adaletle istifade edeceklerdir.
İsraf, lüks ve gösteriş tüketimi; fertleri maddî-manevî çeşitli sıkıntılara uğratmakta, milletlerin kalkınmasını engellemekte, ülkelerin ekonomik yapılarını olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca toplumun diğer bireylerine de kötü örnek olmakta, fertler arasında kıskançlığa sebep olmaktadır.
Sonuç olarak dinimiz, kazancımızın her türlüsünü helâlinden kazanmayı ve tüketirken de yine israf etmeden helâl yollarda tüketmeyi öğütlemektedir.
mendub.com İsrâfın, saçıp savurmak diye tabir edilen aşırısına tebzir denir. İsrâf, kötü bir huy, kalbi bir hastalık olup haramdır.
Kur'ân-ı kerim'de mendub.com "... Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Şüpha yok ki, o (Allâh) israf edenleri sevmez." (A'raf suresi, ayet 31) ve "Akrabaya hakkını ver, düşküne de parasız kalmış yolcuya da ver, tebzir etme (saçıp savurma). Şüphe yokk ki tebzirde bulunan (mallarını saçıp savuran)lar şiytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine çok nankördür." (ibra suresi, ayet 26-27) buyurulmuştur.
İsrâf, fertlerin ve cemiyetlerin yıkılmasının sebeplerindendir. İsrâfın zıddı iktisattır. Yemek, içmek, giyinip gezmek gibi işlerde belli ölçüyü aşmamaktır.
Vakit isrâfının en kötüsü onu harama harcamaktır veya kahvehanede oturmak gibi boş ve faydasız işlerle vakit geçirmektir.
Bir kişinin, 'Kendisi ve çoluk çocuğunun nafakası, ihtiyacı için helal yoldan çalışıp kazanması ve fazlasından zekat ve sadak vermesi Allâh'ın emridir, rızasına sebebdir.' niyetiyle çalışması ibadet olur, ibadet sevabı alır.
İsraf, hırsı intac eder. Hırsın neticelerinden biri kanaasizliktir. Kanaatsizlik ise sa'ye,, çalışmaya şevki kırar. Şükür yerine şekva ettirir, tembelliğe atar. Ve meşru, külfetsiz bir malı arar. Ve o yolda izzetini, belki haysiyetini feda eder. Bir neticesi de haybet ve hasrettir. "Hırs, hasaret ve muvaffakiyetsizliğin sebebidir."
Hırs ve kanaatin tesiratı, zihayet aleminde gayet geniş bir düstur ile cereyan ediyor. Ezcümle: Rızka muhtaç gıtri kanaatleri, onların rızkını onlara koşturduğu gibi; hayvanatın hırs ile meşakkat ve noksaniyet içinde rızka koşmaları, hırsın büyük zararını ve kanaatin azim menfaatini gösterir. Hem Yahudi milleti hırsı ile, riba ile, hile dolabı ile rızıklarını zilletli ve sefaletli, gayr-ı meşru ve ancak yaşayacak kadar rızıklarını bulması ve sahranişinlerin (yani bedevilerin) kanaatkarane ve vaziyetleri, izzetle yaşaması vekafi rızkı bulması; yine mezkur davamızı kat'i isbat eder. (Risale-i Nur Külliyatı'ndan)
Yüce Allâh Kur'ân da, mendub.com "Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez." (A'râf, 7/31), "Onlar harcadıkları zaman ne savurganlığa saparlar, ne de cimirilk ederler. Harcamaları, bu ikisinin arasında dengeli olur" (Furkân, 25/67) ayetleriyle verdiği maddî-manevî nimetlerden faydalanırken orta yolu emretmektedir. Çünkü harcamalarda, ne israf ve ne de cimrilik olmayan orta yol en uygun olanıdır. Böylece tabiattaki denge korunacak, toplumlar nimet ve rızıklarından adaletle istifade edeceklerdir.
İsraf, lüks ve gösteriş tüketimi; fertleri maddî-manevî çeşitli sıkıntılara uğratmakta, milletlerin kalkınmasını engellemekte, ülkelerin ekonomik yapılarını olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca toplumun diğer bireylerine de kötü örnek olmakta, fertler arasında kıskançlığa sebep olmaktadır.
Sonuç olarak dinimiz, kazancımızın her türlüsünü helâlinden kazanmayı ve tüketirken de yine israf etmeden helâl yollarda tüketmeyi öğütlemektedir.