21-02-2021, Saat: 13:57
İbn-i Ömer (r.a.) ehl-i küfre benzetmek hakkında Peygamber Efendimiz (s.a.v.)"in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: mendub.com "Bir kimse müşriklerin arzına ev bina edip, onların bayramlarına katılmak suretiyle onlara benzerse, o kimse kıyamet günü onlarla beraber haşrolunur." (Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra)
İmam-ı Rabbani Müceddid-i Elf-i Sani (k.s.) Hazretleri buyuruyorlar ki;
"İki dini tasdik eden dahi şirk ehlinden sayılır. İslam hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden dahi müşriktir. Halbuki küfürden teberri etmek (uzaklaşmak) İslam'ın şartıdır. Şirk şaibesinden sakınmak tevhiddir..."
Hinduların büyük bildikleri günlere tazim, Yahudilerce bilinen adetlere uymak, küfrü icap ettirir. Nitekim ehl-i İslam'ın cahilleri, bilhassa kadınlar, küffarın belli günlerindeki küfür merasimini icra tmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar... Böylelikle o merasime tam manası ile itina ve itibar ederler." İslamda bunların hepsi şirk ve küfürdür. (Mektubat-ı İmam-ı Rabbani, 3/41)
Yine Mektubat-ı Şerife'nin 1. cildinin 266. mektubunda şöyle buyuruyorlar:
"Bir defasında, bir hastanın ziyaretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı. haline teveccüh ettiğim zaman gördüm ki kalbi şiddetli zulmet içinde. Her ne kadar bu zulmetin kalkması için teveccüh ettişsem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde saklı duran küfür sıfıtındandır. Bu sıkıntıların menşei dahi küfür ehli iile dost geçinip durmasıdır. Bana ma'lum oldu ki bu zulmetlerin def'i için teveccüh yerinde bir iş değildir. Zira onun bu zulmetlerden temizlenmesi, küfrün cezası olan cehennem azabına bağlıdır. Ve bana malum oldu ki, onda imandan bir zerre miktarı mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedi kalmaktan kurtulacaktır.
İmam-ı Rabbani Müceddid-i Elf-i Sani (k.s.) Hazretleri buyuruyorlar ki;
"İki dini tasdik eden dahi şirk ehlinden sayılır. İslam hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden dahi müşriktir. Halbuki küfürden teberri etmek (uzaklaşmak) İslam'ın şartıdır. Şirk şaibesinden sakınmak tevhiddir..."
Hinduların büyük bildikleri günlere tazim, Yahudilerce bilinen adetlere uymak, küfrü icap ettirir. Nitekim ehl-i İslam'ın cahilleri, bilhassa kadınlar, küffarın belli günlerindeki küfür merasimini icra tmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar... Böylelikle o merasime tam manası ile itina ve itibar ederler." İslamda bunların hepsi şirk ve küfürdür. (Mektubat-ı İmam-ı Rabbani, 3/41)
Yine Mektubat-ı Şerife'nin 1. cildinin 266. mektubunda şöyle buyuruyorlar:
"Bir defasında, bir hastanın ziyaretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı. haline teveccüh ettiğim zaman gördüm ki kalbi şiddetli zulmet içinde. Her ne kadar bu zulmetin kalkması için teveccüh ettişsem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde saklı duran küfür sıfıtındandır. Bu sıkıntıların menşei dahi küfür ehli iile dost geçinip durmasıdır. Bana ma'lum oldu ki bu zulmetlerin def'i için teveccüh yerinde bir iş değildir. Zira onun bu zulmetlerden temizlenmesi, küfrün cezası olan cehennem azabına bağlıdır. Ve bana malum oldu ki, onda imandan bir zerre miktarı mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedi kalmaktan kurtulacaktır.