Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 8 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 8 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Ümit ve Korku
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
28-01-2024, Saat: 14:29
» Yorumlar: 0
» Okunma: 654
|
Kalbi Karartan Yedi Şey
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
05-01-2024, Saat: 23:30
» Yorumlar: 0
» Okunma: 588
|
Forum Kuralları
Forum: Mendub.com Forum Kuralları
Son Yorum: mendub
01-01-2024, Saat: 16:29
» Yorumlar: 0
» Okunma: 685
|
Daha Hareketli Bir Hayat
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
01-01-2024, Saat: 15:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 665
|
Ahlâka Dair Bir Vasiyet
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
18-12-2023, Saat: 01:12
» Yorumlar: 0
» Okunma: 602
|
Namazın Dindeki Yeri
Forum: Namaz
Son Yorum: mendub
29-09-2021, Saat: 23:56
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,263
|
Emanetleri İfa Ediniz
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
27-09-2021, Saat: 12:10
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,993
|
Mesai vaktinde kılınan na...
Forum: Namaz
Son Yorum: mendub
26-09-2021, Saat: 18:22
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,978
|
Yer Altında 63 Yıl
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
23-09-2021, Saat: 19:22
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,159
|
Yatsı Namazını Kılmadan Ö...
Forum: Namaz
Son Yorum: mendub
24-07-2021, Saat: 23:36
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,242
|
|
|
Kıyamet ve Yeniden Dirilme |
Yazar: mendub - 02-04-2020, Saat: 11:10 - Forum: Dini Sohbetler
- Yorum Yok
|
 |
mendub.com İslam inancına göre evrendeki düzenin bozulup her şeyin yok olması ve bütün insanların yeniden dirilerek mahşere yönelmesine kıyamet denir. Buna göre, genel bir yok oluş, yeniden diriliş, hesap, cennet ve cehennem gibi olaylar kıyamet ile birlikte zikredilmektedir.
Kur'ân kıyamet sık sık hatırlatır. Kesin olarak gerçekleşeceğini (Hicr, 15/85), şüphe götürmeyen sir olay olduğunu (Hac, 22/7), dehşetine ve zorluğuna ne göklerin ne de yerlerin dayanamayacağı, ansızın gelecek bir olay (Araf, 7/187) olduğunu bildirir.
Kur'ân-ı Kerim'de mendub.com tasvir edilen şekliyle, kıyamet korkunç bir ses ve sarsıntı ile başlayacak, bütün kainat ve içindekiler yok olacaktır. Allah'ın dilemesiyle bütün canlılar tekrar dirilecek ayağa kalkacaklardır (Zümer, 39/68). Yeniden diriliş ve toplanışın ardından amel defterleri dağıtılacak, iyilik ve günahların hesabı sorulacak, bunun neticesinde inanıp iyi amel işleyenler cennet'e, kafirler cehennem'e gönderilecektir.
Kur'ân, kıyamet gününün kesinliğine, yakınlığına, oluş biçimine ilişkin ayetle sunduğunu halde zamanı konusunda hiç bir açıklama yapmaz.
|
|
|
Günün Duâsı |
Yazar: mendub - 01-04-2020, Saat: 21:50 - Forum: Duâ
- Yorum Yok
|
 |
mendub.com "Allâh'ım!
Ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle!
Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim."
(Müslîm, Zikir, 70)
|
|
|
İrâde-i Cüz'iyye |
Yazar: mendub - 01-04-2020, Saat: 16:29 - Forum: Dinî Deyimler
- Yorum Yok
|
 |
mendub.com İrâde-i cüz'iyye: Cenâb-ı Hakk'ın kuluna verdiği mahdut bir salahiyet ve tercih hakkıdır. Fakat ehemmiyeti pek büyüktür. Zira insan, iradesini hayra sarf ederse Mevla hayrı, şerre sarf ederse, şerri yaratır. Bu itibarla insan, cenneti de, cehennemi de bu irade ile kazanır. Evet, Hâlik (Yaratıcı) Cenâb-ı Hakk dilemezse o yaratmazsa hiçbir şey olmaz. Şu kadar ki, kul kâsib, yani isteyip çalışan; Mevla ise Hâlik, yani yaratandır.
İnsana verilen irâde-i cüz'iyye otomobilin direksiyonu gibidir. İnsan direksiyonu ne tarafa çevirirse otomobil o tarafa gider. Bu sebeple, isyan içinde olan bir kimse, "Ben ne yapayım, Allâh böyle dilemiş, böyle yaratmış" deyip mes'uliyetten kurtulamaz. Evet, Allâh dilemiştir ama kulun iradesi ve çalışması buyolda olduğu için dilemiştir. Zaten kulda, böyle bir irâde-i cüz'iyye, yani tercih hakkı olmasaydı, Cenâb-ı Hakk kuluna imtihan fırsatı vermemiş, onu hayra ve şerre zorlamış olurdu. Halbuki Cenâb-ı Hakk kuluna zorla bir günahı işletip, sonra da cezalandırmaktan münezzehtir.
mendub.com Bazı kimseler, "Ezelde bazılarının ruhu secde etmiş, bazılarının etmemiş; işte ezelde ruhu secde etmeyenler kafir gider." derler. Asla böyle bir şey yoktur. Bu iddia insanın itikadını kökünden sarsar. Ezel, itiraz yeri değildir. Orada isteyerek veya istemeyerek herkes secde etti. Cenâb-ı Hakk, ruhları imtihana çekerek, "Elestü birabbiküm (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?)" diye sorduğunda bütün ruhlar istisnasız olarak "Bela (Evet Rabbimizsin Ya Rabbi)" diye ahid verdiler.
Bazı kimseler de "Sen ne yaparsan yap, Allâh dilediğine hidayeti, dilediğine dalaleti halkeder." diyorlar. Bu düşünce de asla doğru değildir. Bu husustaki ayet-i kerimeyi çokları yanlış tefsir ve izah ediyor. Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri bu husustaki ayet-i kerimeyi; "Allâh, hidayeti isteyip hidayeti dileyenlere hidayeti; dalaleti isteyip dalaleti dileyenlere de dalaleti halkeder." diye tefsir ve izah etmişlerdir.
"Ezelde Ahmed cennetlik, Mehmed cehennemlik diye zat ve şahıs üzerine bir hüküm yoktur. Ancak elbiseler biçilmiş; (İman elbisesi, itaat elbisesi, nur elbisesi) şu elbiseleri giyenler cennetliktir denilmiş; ayrıca küfür, isyan, zulmet elbiseleri biçilmiş, bunları giyenler de cehennemliktir denilmiştir. Kul, irâde-i cüz'iyyesiyle bu elbiseleri seçmekte tamamen serbest bırakılmıştır. Binaenaleyh, insan irâde-i cüz'iyyesiyle bunlardan hangisini seçer ve giyerse oraya gider."
Ehli- sünnet mezhebinde hayır ve şerden her ne var ise gerek mahlukatının işledikleri gerek diğer yaratılan şeyler tamamı Allâh'dandır. Yani onun bilmesi, dilemesi ve takdiri iledir.
Nitekim Allâhü Teâlâ -mealen- mendub.com "Haberiniz olsun ki biz her şeyi bir kaderle yaratmışızdır (Kamer suresi, ayet 49)" ve "Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allâh yarattı." (Saafat suresi, ayet 96) buyurmuştur.
"Kul kendi fiillerinin yaratıcısıdır 'yahit' onun hiçbir hareketinde dilemesi yoktur, o cemad (cansız) gibidir." demek batıldır.
Ehl-i sünnetin itikadında hak olan şudur:
kulun işlediği fiillerinde irade-i cüz'iyyesi ve ihtiyarı vardır. Yani Allâhü Teâlâ kulda bir şeyi işlemek ve terk etmek taraflarını tercih edecek kudret ve irade yaratmıştır. Kul iradesini bir tarafa kullanır ve o tarafı kasd etmesinden ibaret olan irade-i cüz'iyyesini kullanmasından sonra Allâhü Teâlâ diler ise onu kudreti ile yaratır.
Kulun işlediği fiil, Allâh'ın rızasına uygun ise ibadet ve itaat sayılır ve kul sevab kazanır.
Eğer kulun işlediği fiil, Allâh'ın rızasına muhalif, aykırı ise masiyyet ve günah sayılır ve kul azaba layık olur.
Her müslüman akşam ve sabah tevbe ve istiğfara devam etmelidir.
|
|
|
Özlü Söz |
Yazar: mendub - 01-04-2020, Saat: 10:54 - Forum: Özlü Söz
- Yorum Yok
|
 |
Düşmanını hasta görmek,
kendi çirkin gönlünü mendub.com rahatlatmak içindir.
Öfke ve aşırı istek kişiyi şaşı yapar,
ruhu istikametten çevirir.
Mevlana Celaleddin-i Rumî
|
|
|
En Çok Hadis Rivâyet Eden Sahâbî Ebû Hüreyre (r.a.) |
Yazar: mendub - 01-04-2020, Saat: 02:32 - Forum: Sahabiler
- Yorum Yok
|
 |
Ebû Hüreyre (r.a.) Hayberin fethi gecelerinden birisinde Yemen’den gelmiş ve Müslüman olmuştur. Medîne’ye gelince Ashab-ı suffe arasında bulunmuştur. Fakirlik ve ihtiyacın, hatta ölüm derecesine gelen açlığın bütün şiddetine tahammül ederek Resûlullâh’ın (s.a.v.) huzûru saâdetinden bir an bile ayrılmadığı için ilmi çoktu. Doğrudan Resûl-i Ekrem’den rivâyetlerinden başka Ebû Bekir, Ömer, Übeyy ibn-i Ka’b radıyallahu anhüm gibi sahâbenin büyüklerinden hadîs almış ve bütün bunları metîn, gâyet sağlam hâfızasıyla zabtederek rivâyet etmiştir.
mendub.com Sahâbe içinde en fazla hadîs rivâyet eden Ebû Hüreyre’dir. 5374 hadîs rivâyet etmiştir.
Fırak-ı Dâlle Hz. Ebû Hüreyre’ye saldırıyorlar. Bilmiyorlar ki, ona saldırmakla dînî hükümlerin yarısına saldırmış oluyorlar. Çünkü; muhakkak âlimler dediler ki: “Dîni hükümlerde üç bin hadîs-i şerîf geldi. Yani şer’î hükümlerden üç bin adedi mendub.com Resûlullah’ın sünneti (Hadîs-i şerîfleri) ile sâbit oldu. Bunların bin beş yüzü Hz. Ebû Hüreyre’nin rivâyeti ile sabit oldu. Binaenaleyh, Ebû Hüreyre hazretlerine saldırmak dînî hükümlerin yarısına saldırmaktır.”
İmam Buhârî hazretleri buyurdular ki, Ashâb-ı Kirâm’dan ve Tabiîn’den Ebû Hüreyre’den rivâyet edenler sekiz yüzden ziyadedir. Onlardan biri Hz. İbn-i Abbas (r.anhümâ)dır. Keza ondan Hz. İbn-i Ömer (r.anhümâ) rivâyet etti. Câbir bin Abdullah ve Enes bin Mâlik de onun râvîlerindendir.
Hz. Muâviye zamanında Medîne valisi tayin olunmuştur. Kendisi bizzat dağa gider, topladığı odunları yüklenir, satar, yarısını sadaka verir, yarısı ile de geçinirdi.
Ebû Hüreyre (r.a.), son günlerinde, ölüm hastalığında bir ara ağladı. Niçin ağlıyorsun? denilince “Elbette şu dünyanız için ağlamıyorum. Yolum uzak, azığım az. Cennete de cehenneme de düşebileceğim bir yokuşun üzerindeyim. Ben hangisine götürüleceğimi de bilemiyorum. İşte bunun için ağlıyorum” diye cevap vermiştir.
Hicrî 59 senesinde vefat etti ve Cennetü’l-Bakî’e defnolundu. (Radıyallâhü anhüm)
|
|
|
Mütevazı (Alçak Gönüllü) Olmak |
Yazar: mendub - 31-03-2020, Saat: 23:50 - Forum: Dini Sohbetler
- Yorum Yok
|
 |
Yüce dinimiz İslâmiyet ahlaki güzellikler manzumesidir. Dinimizin emretmiş olduğu güzel ahlâk esaslarından biri de tevazudur. Dinimizin emrettiği tevazu, alçak gönüllü olmaktır. Peygamber efendimiz bir hads-i şeriflerinde, mendub.com[/url] "Bir kimse Müslüman kardeşine alçak gönüllü davranırsa, Allah o kimsenin şerefini yükseltir. Kim de Müslüman kardeşine kibreder, büyüklük taslarsa Allah da onu alçaltır." (et-Terğıb, vet-Terhib, 5/562) buyurmuştur.
Alçak gönüllü olmak bir fazilettir, olgunluğun, güzel ahlâkın alametidir, insanı yüceltir. Yüce Allâh Kur'ân-ı Kerim"de: [url=http://www.mendub.com]mendub.com "Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüneni sevmez." (Lokman, 31/18) buyurarak bizleri bu konuda uyarmıştır. O halde Müslüman olarak bizlere yakışan, Peygamber efendimiz (s.a.s.)'in ahlâkını örnek almaktır.
|
|
|
Günün Duâsı |
Yazar: mendub - 31-03-2020, Saat: 15:01 - Forum: Duâ
- Yorum Yok
|
 |
mendub.com "Allâh'ım!
Dinim, dünyam, ailem ve malım hakkında af ve afiyet istiyorum."
(Hâkim, Deavât, No: 1902, I, 517)
|
|
|
Fıkıh |
Yazar: mendub - 31-03-2020, Saat: 10:05 - Forum: Dinî Deyimler
- Yorum Yok
|
 |
Kur'ân-ı Kerim'de "Fıkıh" kelimesi ince ve derin anlayış, kalbte bulunan bir nurun meselelerin mahiyetini kavrayışı olarak yer almıştır. mendub.com "Andolsun ki biz insanlardan ve cinlerden bir çoğunu cehennem için yaratmışızdır. onların kalpleri vardır, bunlarla idrak edemezler; gözleri vardır, bunlarla göremezler; kulakları vardır, bunlarla işitemezler. Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir. Hatta daha sapıktırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir." (A'raf Suresi 179)
Fıkıp; kalpte mevcut olan iman nuru ile yakından alakalıdır. Hiçbir zaman "Hukuk" manasına değildir. Maalesef son yıllarda "İslam fıkhı" tabiri yerine "İslam Hukuku" kullanılmaktadır. Halbuki "hukuk" kelimesi hiçbir zaman "Fıkıh" manasına gelmez. hukuk, İslam fıhının muamelat ile ilgili bir bölümüdür.
Fıkıh kelimesi, istilahta "Şer'i hükümleri, delilleriyle birlikte tafsili olarak bilmek" şeklinde tarif olunmuştur.
İmam-ı Azam Ebu Hanife (r.a): mendub.com "Fıkıh ilmi, kişinin leh ve aleyhindeki hükümleri bilmesidir. İlim ancak amel etmek içindir. İlim ile amel etmek, ahiret saadeti için dünya meşguliyetlerini terk edip, gönülden çıkarmaktır." Şurası muhakkaktır ki; bir mükellefin, lehindeki ve aleyhindeki haklarını tespit kat'i delillerle mümkündür.
İmam-ı Şafi (r.a): mendub.com "Kat'i bir habere dayanmadan veya ictihad yapmadan bir söz söylemek günaha çok yakındır. Allâh (c.c.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'den başka hiç kimseye ilmi bir delile dayanmadan "Din" hususunda herhangi bir söz söyleme hakkı tanımamıştır. İlmi delil ise; Kitab, sünnet, icma-i ümmet, asar ve hahiyetini beyana gayret ettiğim kıyas-ı fukaha'dır" buyuruyor.
|
|
|
|