Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 15 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 14 Ziyaretçi Bing
|
Son Aktiviteler |
Ümit ve Korku
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
28-01-2024, Saat: 14:29
» Yorumlar: 0
» Okunma: 613
|
Kalbi Karartan Yedi Şey
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
05-01-2024, Saat: 23:30
» Yorumlar: 0
» Okunma: 565
|
Forum Kuralları
Forum: Mendub.com Forum Kuralları
Son Yorum: mendub
01-01-2024, Saat: 16:29
» Yorumlar: 0
» Okunma: 646
|
Daha Hareketli Bir Hayat
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
01-01-2024, Saat: 15:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 634
|
Ahlâka Dair Bir Vasiyet
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
18-12-2023, Saat: 01:12
» Yorumlar: 0
» Okunma: 579
|
Namazın Dindeki Yeri
Forum: Namaz
Son Yorum: mendub
29-09-2021, Saat: 23:56
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,230
|
Emanetleri İfa Ediniz
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
27-09-2021, Saat: 12:10
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,960
|
Mesai vaktinde kılınan na...
Forum: Namaz
Son Yorum: mendub
26-09-2021, Saat: 18:22
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,956
|
Yer Altında 63 Yıl
Forum: Dini Sohbetler
Son Yorum: mendub
23-09-2021, Saat: 19:22
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,124
|
Yatsı Namazını Kılmadan Ö...
Forum: Namaz
Son Yorum: mendub
24-07-2021, Saat: 23:36
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,222
|
|
|
Haccın Hikmeti |
Yazar: mendub - 22-12-2019, Saat: 00:29 - Forum: Hac
- Yorum Yok
|
 |
Allâhü Teâlâ Hz. Âdem’e (a.s.): mendub.com “Ey Âdem! Sen benim için yeryüzünde, gökteki Beyt’imin hizasında bir Beyt yap ki melekler, Arş’ımın etrafında tavâf ettikleri gibi, sen ve çocukların da onun etrafında tavaf ederek bana ibadet ediniz.” buyurdu.
Âdem Aleyhisselâm Mekke’ye gidip Beytullah’ı inşa etti. Sonra Cenâb-ı Hakk’a şöyle yalvardı: “Yâ Rabbi! Şüphesiz her çalışanın bir ücreti vardır, benim de bir ücretim vardır.” Allâhü Teâlâ da: “Evet, vardır. Dile benden ne dilersen.” buyurdu.
Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Beni tekrar cennete gönder.” dedi. Allâhü Teâlâ: “Bu, senin için gerçekleşecektir.” buyurdu. Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Benim hatalarımı itiraf ettiğim gibi, zürriyetimden de günahlarını itiraf edip sana yalvararak bu Beyt'i tavaf edenleri de affetmeni istiyorum.” dedi. Cenâb-ı Allah: “Ey Âdem! Ben seni affettim. Senin zürriyetinden, bu Beyt'i ziyaret edip de günahlarından tevbe edenleri de affettim.” buyurdu.
Nûh Tufanı’ndan İbrahim (a.s.) zamanına kadar Ka'be’nin yeri belirsiz kaldı. Allâhü Teâlâ, İbrahim (a.s.)’a, Ka'be'yi inşâ ve insanlara haccı ilân etmesini emir buyurdu. İbrahim (a.s.) “Ya Rabbi! Buna sesim yetmez.” dedi. Hz. Allah: mendub.com “Sen ilân et, sesini ulaştırmak bize aittir.” buyurdu. Bunun üzerine Hz. İbrahim, Makam-ı İbrahim'in üzerine çıkıp baktı ve bütün yeryüzünün, dağların, taşların, ovaların, kara ve denizlerin, insan ve cinleri ile beraber hepsinin gözünün önünde toplandığını gördü. İki parmağını kulaklarına koyarak doğuya, batıya, kuzey ve güneye doğru dönerek şöyle seslendi: “Ey insanlar! Beytü'l-Atîk'i (Ka’be’yi) ziyaret etmek sizlere farz kılındı, Rabbinizin dâvetine icabet edin, gelin.”
İbrahim (a.s.) zamanından günümüze kadar hac yapmaya muvaffak olanlar, İbrahim (a.s.)’ın dâvetine “Lebbeyk Lebbeyk!” diyerek icabet edenlerdir. Bir kimse o vakit İbrahim Aleyhisselâm’ın davetine kaç kere “Lebbeyk” diyerek cevap vermişse o kadar haccetmek nasib olur. (Lebbeyk: 'Emrine âmâdeyim' demektir.)
|
|
|
Ameller Niyetlere Göredir |
Yazar: mendub - 21-12-2019, Saat: 02:06 - Forum: Dini Sohbetler
- Yorum Yok
|
 |
Hadis-i kudside şöyle buyurulmuştur:
Allâhü Teâlâ eşyanın güzellerini, fenalarını takdir etti (yazdı). sonra güzellerin güzelliğini, fenaların da çirkinliklerini açıkladı.
mendub.com Her kim bir güzel (hayır ve ibadet) yapmak diler de onu yapamazsa Allâhü Teâlâ, o kimse hesabına kendi divanında (meleklerine) tam bir hasene (sevabı) yazdırır.
Eğer o kimse güzel bir iş yapmak ister ve yaparsa Allâh o kimse hesabına kendi divanında on hasene (sevab)dan yedi yüz misline ve daha çok emsaline kadar hasene (sevab) yazdırır.
Şu bir kimse de kötü bir iş işlemek ister de onu yapmazsa Allâhü Teâlâ divanında tam bir hasene (sevab) yazdırır.
Eğer o kimse fena bir iş yapmak ister ve fenalığı yaparsa, Allâhü Teâlâ onun aleyhine bir kötülük günahı yazdırır.
Her şeyin özü ve başı niyettir. Yapılan ameller niyetlere göre değer kazanır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), mendub.com "Ameller niyetlere göredir. Herkes sadece niyetinin karyşılığını alır. Kim Allâh'a ve Resûlü'ne hicret etmiş olur. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse hicreti, hicretine sebep olan şeyedir." (Buhârî, İman, 41; Müslim, İmâre, 155) buyurarak; yapılan ibadetlerin, iş ve hizemtlerin ancak niyetlere göre karşılığıın alınabileceğini haber vermiştir. Bu bakımdan ibadetlerde de niyet şart koşulmuştur.
Zira yapılan bir ibadet veya herahngi bir hayır hizmeti, görünüş bakımından güzel olabilir; ancak o ibadet ve hizmetin Allâh katında makbul olması için samimi bir niyete ve yalnızca Allâh rızasına dayanması şarttır. O halde amelleri Allâh katında değerli kılan niyet ve ihlastır.
|
|
|
Mehir hakkında bilgi verir misiniz? |
Yazar: mendub - 20-12-2019, Saat: 01:40 - Forum: Soru Cevap
- Yorum Yok
|
 |
Erkeğin evlenirken eşine verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para veya başka bir mala mehir denir. mendub.com Kur'ân-ı Kerim'de, evlenen erkeğin kadına mehir vermek zorunda olduğu ve bunu zorla geri almasının caiz olmadığı bildirilmiştir (Bakara, 2/237; Nisâ, 4/4, 20, 24, 24; Mâide, 5/5). Mehir nikâh anında belirlenmişse buna mehr-i müsemmâ, nikâh esnasında belirlenmişse mehr-i misil denir. Mehr-i misil, evlenen kadının akbarları arasında her bakımdan kendi konumunda olan kadına verilen mehir demektir.
Mehir, ödenme zamanına göre mehr-i muaccel ve mehr-i müeccel olmak üzere ikiye ayrılır. Mehr-i muaccel, peşin olarak ödenen mehirdir. Mehr-i müeccel ise, ödenmesi sonraya bırakılan mehirdir. Bu mehrin ödenmesi için herhangi bir zaman belirlenmişse, bu tarih geldiğinde kadın mehre hak sahibi olur. Bir vakit belirlenmemişse, nikâhın sona ermesiyle mehir muacceliyet kazanır ve ödenmesi gerekir. Başka bir deyişle, boşanma hâlinde kocanın bu mehri ödemesi gerekir; mendub.com ölüm hâlinde de, bırakmış olduğu terikeden ödenir.
|
|
|
Huşû |
Yazar: mendub - 19-12-2019, Saat: 01:51 - Forum: Dinî Deyimler
- Yorum Yok
|
 |
Huşû, Allah'a karşı korku ve sevgi ile boyun eğmek ve bu duygu ile alçak gönüllülük ve tevazu göstermedir.
Huşû, mendub.com Kur'ân-ı Kerîm'de mü'minlerin bir özelliği olarak zikredilmekte ve anlam olarak da mü'minlerin Allah'a duyduğu derin saygı ve gönülden yapılan itaat ve boyun eğmeyi ifade etmektedir. (bk. Ahzâb, 33/35) İbadette huşu da yine riya ve gösterişten uzak bir şekilde ibadetin özünü kavrayarak ifa etme anlamındadır. "Onlar ki, namazlarında huşû (derin bir saygı) içerisindedirler." (Mü'minûn, 23/2) mealindeki ayet-i kerime de bu durumu ifade etmektedir.
Yani mü'minler kibir, gurur ve kendini beğenmişlikten uzaktırlar; kul olduklarının ve ibadet ve itaat etmekten başka bir konumda olamayacaklarının farkındadırlar. Bu nedenle vücutları ile birlikte kalpleri de, Allah'tan korkarak onun önünde secde eder.
|
|
|
Oruçlara Ait Niyetler |
Yazar: mendub - 17-12-2019, Saat: 00:57 - Forum: Oruç
- Yorum Yok
|
 |
Herhangi bir oruca kalben niyet kâfidir. mendub.com Oruç için sahura kalkılması da bir niyet demektir.
Edâ edilen Ramazan-ı Şerif ve muayyen nezir ve nafile oruçlar için niyetin vakti, güneşin batmasından, yani gecenin başlamasından istiva (kaba kuşluk) zamanına kadar devam eder. Bu müddet içinde niyet edilebilir. Fakat güneş batmadan evvel veya tam istiva zamanında ve ondan sonra akşama kadar hiçbir oruca niyet edilemez. Bu hususta mukim ile müsafir(yolcu), sıhhatli ile hasta arasında fark yoktur.
Maamafih istiva zamanına kadar böyle niyet edilebilmesi, ikinci fecirden itibaren yiyip içmek gibi oruca mâni bir şey bulunmadığı takdirdedir. Böyle bir şey bilerek veya hata ile olursa artık niyet caiz olmaz.
(Şafiîlere göre ise (Ramazan ayında) farz oruca sabah namazı vaktine kadar niyet etmiş olmalıdır. Nafile oruç için ise güneş batmadan evvele kadar niyet edilebilir. Yeter ki sabahtan beri orucu bozan bir şey bulunmamış olsun. Çünkü nafile için takdir edilmiş bir zaman yoktur.)
Ramazan-ı şerîf, muayyen nezir ve nafile oruc için her hangi bir niyet kâfidir. Meselâ: mendub.com “Yarınki günün orucunu tutmaya veya, yarın oruç tutmaya, yahut yarınki gün nafile oruç tutmaya” diye niyet yapılabilir. Maamafih bunlar için geceleyin niyet yapılması ve bu oruçların tayin edilmesi, meselâ: mendub.com “Yarınki Ramazan-ı Şerîf orucunu tutmaya niyet ettim.” denilmesi efdaldir.
Ramazan-ı şerîfin her günü için ayrıca bir niyet lâzımdır. İftar duâsında da niyet bulunmaktadır. İftarda, mendub.com “Allâhümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme ğadin neveytü” duâsını okuyan niyet etmiş olur. Bu duânın tercümesi: “Yâ ilâhi, ancak senin rızan için oruç tuttum, sana iman ettim, ancak sana tevekkül ettim, senin rızanla orucumu açtım, yarının orucuna da niyet ettim.”
Bütün kaza, keffaret ve mutlak nezir oruçları için niyyetin geceleyin veya ikinci fecrin tam ilk cüz'ünde (sabah namazı vaktinin başlangıcında) yapılması şarttır. Ve bunları niyyette tayin etmek (belirtmek) de lâzımdır.
|
|
|
Özlü Söz |
Yazar: mendub - 15-12-2019, Saat: 22:25 - Forum: Özlü Söz
- Yorum Yok
|
 |
Madde karanlığı, mendub.com akıl nûru;
cehalet karanlığı, ilim nûru;
nefis karanlığı, marifet nûru;
gönül karanlığı, aşk nûru ile aydınlanır.
Hacı Bektaş-ı Veli
|
|
|
Selamlaşma |
Yazar: mendub - 14-12-2019, Saat: 00:23 - Forum: Dini Sohbetler
- Yorum Yok
|
 |
Selam, barış esenlik, her türlü bela ve kötülüklerden uzak olmak anlamındadır. Bu anlayışla belam veren kimse, selam verdiği kişinin bela ve kötülüklerden uzak lmasını istemiş ve onun iyiliği için dua etmiş, selamı alan da aynı duygu ve dilekleri selam veren kişi hakkında temenni etmiş demektir.
Dinimizin önemle üzerined durduğu, müslümanlığın güzel nişanelerinden biridir selam. Aynı zamanda Allâh'ın isimlerinden olan selam her türlü bela, afet ve kötü şeylerden uzak bulunma demektir. Kur'ân-ı Kerim'de "Bir selam ile selamladığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selam verin; yahut aynı ile karşılık verin" (Nisa suresi, 86) buyrulur.
mendub.com Selam insanları birbirleri ile diyaloğunun ilk adımı ve dostlukların başlangıcını sağlayan güzel bir kelimedir. Selam vermek, verilen selama aynen veya daha güzeliyle karşılık vermek dinimizin emridir. Kur'an-ı Kerim'de; "Size bir selam verdildiği zaman, ondan daha güzeli ile veya aynı selamla karşılık verin" (Nisa suresi 86) buyurulmaktadır.
İnsanlar birbirleriyle selamlaşınca aralarında anlaşma ve kanaşma meydana gelir, kırgınlık, dargınlık ve düşmanlıklar yerini dostluklara bırakır. nitekim Hz. Peygamberimiz; "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Size yaptığınız zaman birbirinizi seveceğinizi bir şey böyleyim mi? Aranızda selamlaşmayı yayınız" (Müslim) tavsiyesinde bulunmuş ve "İnsanların Allâh katında en makbul olanı, önce selam verendir." (Ebu Davud) müjdesini vermiştir.
Dinimiz aynı zamanda usulüne uygun bir şekilde selamlaşmayı isterken, verilen selamın alınması üzerinde de önemle durmuş ve selamlaşma sırasında ilk önce selam vermemizin daha sevaplı bir iş olacağına dikkatimizi çekmiştir.
Birisi Peygamberinimz (s.a.s.)'e:
-Ya Resûlullâh İslam'ın hangi ibadeti hayırlıdır? diye sordu. Peygamberimiz:
-Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın insana selam vermendir.buyurdu. (Buhari, İman, 20)
Selam insanlar arasında sevgi, saygı, samimiyet ve kardeşlik duygularının yerleşip kuvvetlenmesine vesile olur. Nitekim Peygamber: "İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Size yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız." (Müslem, İman, 22) buyurmuştur.
mendub.com Selam; "esselamü aleyküm" yahut "selamün aleyküm" denilerek verilir. Selamı alan kimse de "ve aleyküm selam" ya da " aleyküm selam" diyerek karşılık verir. Verilen selama "ve aleyküm selam ve rahmetüllahi ve berakatühü" diye karşılık verilmesi daha faziletlidir.
Eğer selamı veren "essalamü aleyküm ve rahmetullahi veberakatü" şeklinde selam vermişse, bu durumda selamı alanın da "ve aleykümmüs - selam ve rahmetullahi ve berekatühü" demesi uygun olur.
Selam verilen kişi rahatsız edilmeden selam verilmelidir. böylece hel selamı veren hem de alan için karşılıklı güven duygusu tesis edilmiş olur.
Selamı; genç olan yaşlıya binitli olan yayaya, arkadan gelen önden gidene, az olan da çok olana vermelidir.
mendub.com Peygamber Efendimiz (s.a.v.), otururken, bir zat gelip (Esselamü aleyküm) diyerek selam verdi.
Peygamberimiz, selamını alınca oturdu.
Peygamberimiz, onun hakkında "On hasane ve sevap yazıldı" dedi.
Başka bir zat geldi, (Esselamü aleyküm ve rahmetüllah) diyerek selam verdi.
Peygamberimiz, selamını alınca, o da, oturdu.
Peygamberimiz, onun hakkında "Yirmi hasane (hayırlı amel) ve sevap yazıldı" dedi.
Daha sonra, başka bir zat geldi, (Esselamü aleyküm ve rahmetüllahi ve berekatüh) diyerek selam verdi.
Peygamberimiz, onun selamını da aldı.
Adam oturunca, Peygamberimiz, onun hakkında "Otuz hasane ve sevap kazandı" dedi.
Adamcağız, selam vermeden kalkıp gidince, Peygamberimiz "Arkadaşınız ne çabuk unuttu?"
Herhangi biriniz, bir meclise girince, selam versin.
Eğer oturmak gerekirse, otursun.
kalkıp gideceği zaman da, yine selam versin, buyurdular.
İslam dininde selam, kuru bir iletişimin ötesinde, insanlar arasında yaygın çeşitli selamlama sözlerinde ifade edilen bütün iyi dilekleri içine alan, oldukça kapsamlı bir kavramdır. Bu nedenle Allâh Resûlü, kimi zaman, kızı Hz. Fâtıma'ya ve amcasının kızı Ümmü Hâni'ye, "Merhaba" (Buhârî, Edeb, 98) diyerek selam vermişse de "es-Selamü aleyküm" (İbn Hişâm, Sîret, II, 214) sözünü söylemenin daha hayırlı olduğunu ifade etmiştir. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de Allâh'ın peygamberlere (Sâffât, 37/39) ve mü'min kullarına (Yâsîn, 36/58) meleklerin de peygamberlere (Hicr, 15/52) ve cenneteki mü'minlere (Ra'd, 13/24) "selam" lafzıyla selam verdiği ve bunun vennet ehlinin selamlaşması olduğu bildirilmiştir (İbrahim, 14/23). Ayrıca Allâh ve meleklerinin Resûlullâh'a selam ettikleri ifade edilerek mü'minlerin de bu sevgili elçiye selam etmeleri, en güzem makamlarda olması için ona hayır duâda bulunmaları istenmiştir (Ahzâb, 33/56).
|
|
|
İstibrâ ve istincâ ne demektir ve nasıl yapılır? |
Yazar: mendub - 13-12-2019, Saat: 00:56 - Forum: Soru Cevap
- Yorum Yok
|
 |
Küçük abdest bozduktan sonra idrar yolunda kalabilecek idrar damla ve sızıntılarının tamamen kesilmesi için bir süre bekleme, bundan sonra vücuttaki idrar sızıntılarını temizleme işine fıkıh rilinde "istibrâ" denilir. Özellikle erkekler açısından istibrâ önemlidir. Şayet özür hali söz konusu değilze vücuttan idrar sızıntısı olduğu sürece abdest geçerli olmaz. Bunun için de idrarın vücuttan iyice çıkmasını beklemek, bu amaçla biraz hareket etmek, yürümek veya öksürmek gerekir. İdar sızıntısının kesilmesi, insanların tabiatına göre değişiklik gösterebilir (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, I, 558).
Literatürde "istincâ" terimiyle ifade edilen temizlik ise, büyük abdest bozulduktan sonra dışkı ve idrar yollarında yapılacak temizliktir. Aslolan bu temizliğin su ile yapılmasıdır. Su bulunmadığı taktirde bu temizlik tuvalet kağıdı, bez vb. uygun temizlik araçlarıyla yapılabilir. Temizlik sol elle yapılmalı, suyun ve diğer temizlik araçlarının kullanımında israftan kaçınılmalı, temizliğin titizlikle yapılmasından da taviz verilmemelidir (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, I, 558-559).
|
|
|
Üzerinde Pislik Bulunan İş Elbisesi ile Namaz Kılınabilir mi? |
Yazar: mendub - 08-12-2019, Saat: 15:45 - Forum: Namaz
- Yorum Yok
|
 |
Namazın şartalrından birisi necasetten (pislikten) taharettir. Namaz mendub.com kılacak kişinin elbisesinde, bedeninde ve namaz kılacağı yerde, kan, idrar, şarap, dışkı gibi namaza mani necasetler bulunmamalıdır (Merğînâni, el-Hidâye, I, 34).
İşin cinsine göre iş elbisesinde bulunan badana, boya, madeni yağlar, pas ve benzeri kirler necaset olmadıkları için namaz sıhhatine engel değildir (Merğînâni, el-Hidâye, I, 36). Ancak kişi, camiye veya mescide gidecekse temiz elbise giymesi Kur'ân-ı Kerim'in emridir (A'râf, 7/31).
|
|
|
Hulf |
Yazar: mendub - 07-12-2019, Saat: 09:00 - Forum: Dinî Deyimler
- Yorum Yok
|
 |
mendub.com Hulf, yapılan ahdi kasıtlı olarak bozmak, sözünde durmamak, va'de riayet etmemek demektir.
Allâhü Teâlâ verdiği sözü yerine getirmeyen insanların kendi aleyhlerine davrandıklarını şöyle belirtmektedir: "Herhalde sana bey'at edenler ancak Allâh'a bey'at etmektedirler. Allâh'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allâh'a verdiği ahde vefa gösterirse Allâh ona büyük bir mükafat verecektir." (Fetih s,10) Kendi aleyhine davranan bu insanların ebediyen Cehennemde elim bir azaba uğratılacağını ayet şöyle açıklamaktadır: "Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara bir yardım edici de bulamazsın.
Ancak tevbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allâh4a sarılanlar ve Allâh için dinlerine samimi olarak bağlananlar müstesna. İşte bunlar müminlerle beraberdirler. Allâh, müminlere büyük bir mükafat verecektir. (Nisa s, 145-146)
mendub.com Bir hadis-i şerifde: "Kim ki, bir müslümanın verdiği ahdi bozarsa, Allâh(ın azabı, meleklerin laneti ve bütün halkın nefredi onun üzerine olsun. onun ne farz, ne de nafile ibadeti kabul olunmaz. Her kim de kendi halkından ve efendilerinden başka bir kavmi veli ve efendi kabul ederse, bu kimse de Allâh'ın azabına, meleklerin lanetine, bütün insanların nefretine uğrasın! Bu şuursuz kimsenin ne tevbesi, ne de adaleti kabul olunmaz." (Buhari)
|
|
|
|